بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

قَالَ وَمَن يَقْنَطُ مِن رَّحْمَةِ رَبِّهِۦٓ إِلَّا ٱلضَّآلُّونَ ٥٦

İbrahim, «sapıklardan başka kim Allah'ın rahmetinden ümit keser» dedi.

– Seyyid Kutub

قَالَ فَمَا خَطْبُكُمْ أَيُّهَا ٱلْمُرْسَلُونَ ٥٧

İbrahim; «Ey elçiler göreviniz nedir?» dedi.

– Seyyid Kutub

قَالُوٓاْ إِنَّآ أُرْسِلْنَآ إِلَىٰ قَوْمٍ مُّجْرِمِينَ ٥٨

Onlar dediler ki, «Biz günahkâr bir topluma gönderildik.

– Seyyid Kutub

إِلَّآ ءَالَ لُوطٍ إِنَّا لَمُنَجُّوهُمْ أَجْمَعِينَ ٥٩

Yalnız Lût'un bağlıları ile ailesi hariç; onların tümünü kurtaracağız.

– Seyyid Kutub

إِلَّا ٱمْرَأَتَهُۥ قَدَّرْنَآۙ إِنَّهَا لَمِنَ ٱلْغَٰبِرِينَ ٦٠

Yalnız Lût'un eşi hariç, onun geride kalanlar arasında olmasını uygun gördük.

– Seyyid Kutub

فَلَمَّا جَآءَ ءَالَ لُوطٍ ٱلْمُرْسَلُونَ ٦١

Bu elçiler Lût'un evine geldiklerinde.

– Seyyid Kutub

قَالَ إِنَّكُمْ قَوْمٌ مُّنكَرُونَ ٦٢

Lût; «Siz benim tanımadığım kimselersiniz» dedi.

– Seyyid Kutub

قَالُواْ بَلْ جِئْنَٰكَ بِمَا كَانُواْ فِيهِ يَمْتَرُونَ ٦٣

Onlar dediler ki; «Biz sana soydaşlarının kuşku ile karşıladıkları ilahi azabı haber vermeye geldik.»

– Seyyid Kutub

وَأَتَيْنَٰكَ بِٱلْحَقِّ وَإِنَّا لَصَٰدِقُونَ ٦٤

Sana gerçeği getirdik, kesinlikle doğru söylüyoruz.

– Seyyid Kutub

فَأَسْرِ بِأَهْلِكَ بِقِطْعٍ مِّنَ ٱلَّيْلِ وَٱتَّبِعْ أَدْبَٰرَهُمْ وَلَا يَلْتَفِتْ مِنكُمْ أَحَدٌ وَٱمْضُواْ حَيْثُ تُؤْمَرُونَ ٦٥

Gecenin bir saatinde aileni ve bağlılarını yola çıkar, sen de peşlerinden git, hiçbiriniz arkasına bakmasın, emredildiğiniz yere doğru yol alın.

– Seyyid Kutub

وَقَضَيْنَآ إِلَيْهِ ذَٰلِكَ ٱلْأَمْرَ أَنَّ دَابِرَ هَٰٓؤُلَآءِ مَقْطُوعٌ مُّصْبِحِينَ ٦٦

Böylece Lût'a bu önemli olayı, yani sabah olunca şu adamların soylarının kurumuş olacağı yolundaki hükmümüzü bildirdik.

– Seyyid Kutub

AYARLAR
Okuyucu